GRAMER BANKASI

TO BE
"TO BE" etrafımızdaki nesneleri nitelemek, özelliklerini, yerlerini ve konumlarını belirtmek istediğimizde kullanacağımız temel fiildir. İngilizce bir cümle kurarken her zaman bir yükleme ihtiyaç duyulur. İçinde yüklem bulunmayan hiçbir yapı cümle olamaz.


"Mary şişmandır" veya "Jane güzeldir" gibi cümlelerde ilk bakışta bir yüklem görülemez. Bunlar Türkçe dilbilgisinde isim ve sıfat fiillerdir. Oysa İngilizce'de isim ve sıfat fiil diye yapılar yoktur.İşte isim ve sıfat cümleleri kurarken bu boşluğı biz olmak (to be) fiili ile kapatırız.

Kısaca TO BE yani olmak fiili ya bir nesneyi yada nesneyi niteleyen sıfatı belirtir. İçinde ( dır-dir ) anlamı saklamaktadır.To be cümleleri kesinlikle eylem cümlesi değildirler.İçinde hareket,ivme içeren hiçbir yapıyı anlatamazlar (gitmek,koşmak,gelmek….)

 

► To be + sıfat

John is handsome (John yakışıklıdır)

► To be + isim

Mary is a teacher (Mary bir öğretmendir)

► To be + fiil kesinlikle olmaz 


EXAMPLES (ÖRNEK CÜMLELER)

She is my sister (O benim kız kardeşim)

His shoes are dirty  (Ayakkabıları kirli)

Tom is tired  (Tom yorgun)

Shops are closed (Mağazalar kapalı)

Jane is at home (Jane evde)

I am 21years old (Ben 21 yaşındayım)

The movie is wonderful  (Film harika)

Karen's eyes are green (Karen'in gözleri yeşil)

It is Linda's bag  (O linda'ın çantası)

They are in the kitchen (Onlar mutfaktalar)

 
QUESTIONS AND NEGATIVES (OLUMSUZ VE SORU CÜMLELERİ)

"am-is-are" yardımcı fiiliyle yapılan cümleleri soru haline getirmek için sadece yardımcı fiil cümlenin başına getirilir. Olumsuz yaparken ise yardımcı fiilden sonra 'not' getirilir. Bu kalıp İngilizce'nin bütün zamanlarında aynıdır.

QUESTIONS (SORU CÜMLELERİ)

am I.......?                                      
are  you.......?                         

is he.......?                       

is she.......?                

is it.......?                   

are we.......?                          

are they.......?                     

EXAMPLES (ÖRNEK CÜMLELER)

Is she my daugther? (O benim kız çocuğum mu?)

Are his shoes dirty? (Ayakkabıları kirli mi?)

Is Tom tired? (Tom yorgun mu?)

Are shops closed? (Mağazalar kapalı mı?)

Is Jane at home? (Jane evde mi?)

NEGATIVES (OLUMSUZ CÜMLELER)

"am-is-are" yardımcı fiiliyle yapılan cümleleri olumsuz yapmak için yardımcı fiilden sonra "not" kullanılır.


I am not

You are not (aren't)

He is not (He isn't)

She is not (She isn't)

It is not (It isn't)

We are not (aren't)

They are not (aren't)

EXAMPLES (ÖRNEK CÜMLELER)

She isn't my daughter. (O benim kız çocuğum değildir.)

His shoes aren't dirty. (Ayakkabıları kirli değildir.)

Tom isn't tired. (Tom yorgun değildir.)

Shops aren't closed. (Dükkanlar kapalı değildir.)

Jane isn't at home. (Jane evde değildir.)


THERE İS THERE ARE 

There is ve there are, Türkçe'deki var ifadesinin karşılığıdır. Eğer varlığını bildirdiğimiz şey tekil ise there is, çoğul ise there are kalıbını kullanırız. Bu yapıyı, ayrıca bir şeyin yerini bildirmek için kullanırız.

- There is a big tree in the garden. (Bahçede büyük bir ağaç vardır.)

- There is a good programme on TV tonight. (Bu gece televizyonda güzel bir program var.)

- Excuse me, is there a good hotel near here? (Afedersiniz, buralarda güzel bir otel var mı?)

- There isn't any money in the bag. (Çantada hiç para yok.) 

- There is a vase on the table. (Masanın üzerinde bir vazo vardır.)

- There are some students in the classroom. (Sınıfta birkaç tane öğenci var.)

- There is a cat under the bed. (Yatağın altında bir kedi var.)

- There is a chair near the door. (Kapının yanında bir sandalye vardır.) 

- There are two chairs in the room. (Odada iki sandalye vardır.) 

- There are three cats in the garden. (Bahçede üç kedi vardır.)


► Bu yapıyı olumsuz yapmak için yardımcı fiilden sonra not getirilir. There isn't ve There aren't Türkçe'deki yok ifadesinin karşılığıdır.

- There isn't a white book on the table. (Masanın üzerinde beyaz bir kitap yoktur.) 

- There isn't a poster on the wall. (Duvarda bir poster yoktur.)

- There is not an apple in the basket. (Sepette bir elma yoktur.) 

- There aren't any students in the classroom .(Sınıfta hiç öğrenci yoktur.)

- There aren't any books on the shelf. (Rafta hiç kitap yoktur.)

► Bu yapıyı soru şekline çevirmek için yardımcı fiiler (is veya are) cümlenin başına getirilir.

- Is there a box on the chair? (Sandalyenin üzerinde bir kutu var mıdır?)

- Is there an apple in the box? (Kutunun içinde bir elma var mıdır?)

- Is there a cat under the table? (Masanın altında bir kedi var mıdır?)

- Is there a bird on the tree? (Ağacın üzerinde bir kuş var mıdır?)

- Is there a chair near the door? (Kapının yanında bir sandalye var mıdır?)

- Are there two books on the table? (Masanın üzerinde iki kitap var mıdır?)

- Are there four boxes on the chair? (Sandalyenin üzerinde dört kutu var mıdır?)

► Olumsuz soru sormak istenirse “is there” ile “A” arasına “not” eki getirilir. Örneğin,

- Is there not a book on the table? (Masanın üzerinde bir kitap yok mudur?)

- Isn't there a dog in the garden? (Bahçede bir köpek yok mudur?)

- Aren't there two balls in the box? (Kutunun içinde iki top yok mudur?)

► THERE IS AND IT IS

There is a vase on the table. (Masanın üzerinde bir vazo var.)

Bu cümlede "It's a vase on the table" diyemeyiz.

AMA;

I like this vase. It's very expensive. (Bu vazoyu seviyorum. O çok pahalı.)

Bu örnekte de "there is" kalıbını kullanamayız.
COMPARATIVE AND SUPERLATIVE

COMPARATIVES

Sıfata "daha" niteliği kazandıran "-er" ve "more" eklenmesi ile oluşan yapılardır. Türkçe’de mukayese sıfatları olarak ifade edilirler.

Cümle yapısı: sıfat + -er / more + sıfat + than 

- She is more intelligent than she looks. (O göründüğünden daha zekidir).

Bu yapı Türkçe’ye "... -den daha + sıfat" şeklinde aktarılır.

 İngilizcede niteleme sıfatları düzenli ve düzensiz olarak, yani kurallı veya kuralsız olarak iki şekilde derecelendirilebilir. 

► Bir heceli sıfatlara  -er takısı eklenir.

- My car is faster than yours. (Benim arabam seninkinden daha hızlıdır.)  

- Women are generally shorter than men. (Kadınlar genellikle erkeklerden daha kısa olurlar.)
 


► İkiden fazla heceli sıfatlarda more kelimesi sıfatlardan önce getirilir.

- Her new dress is more beautiful than her old one. (Yeni elbisesi eskisinden daha güzel.)

- Nowadays cities are more attractive than villages. (Şehirler günümüzde köylerden daha çekicidirler.)

► İki heceli sıfatların bazılarına  -er takısı eklenir, bazılarından önce ise more kelimesi getirilir. Hangi durumlarda hangi eki getireceğinizi öğrenebilmek için aşağıdaki açıklamaları okuyunuz.


Sonunda  -y harfi bulunan sıfatlar -er takısı alır  -y    -ie‘ye dönüşür.

- In India cows are holier than any other animals. (Hindistanda inekler diğer hayvanlardan daha kutsaldır.)

- English is easier than French. (İngilizce Fransızcadan daha kolaydır.)

Birçok iki heceli sıfattan önce more kelimesi getirilir.

- Some films are more boring than others. (Bazı filmler diğerlerinden daha sıkıcıdır.)

- That small boy’s life is more tragic than his father’s. (O küçük çocuğun yaşantısı babasınınkinden daha acıklı.)

- I am more doubtful nowaday than I used to. (Bugünlerde eskisinden daha şüpheciyim.)

Bazı sıfatlar ise yukarıda belirtilen kuralların dışında düzensiz değişirler. Belirli bir kural olmadığı için ezberlenmeleri gerekir. Aşağıda bu sıfatlar verilmiştir.


good (iyi) - better (daha iyi) - the best (en iyi)

bad (kötü) - worse (daha kötü) - the worst  (en kötü)

much (fazla) - more (daha fazla) - the most (en fazla)

many (fazla) - more (daha fazla) - the most (en fazla)

little (az) - less (daha az) - the least (en az)

► Sıfatları kullanarak eşitlik ifade etmek istediğimiz zaman ise as … as kalıbını kullanırız.

- This dictionary is as small as a booklet. (Bu sözlük bir kitapçık kadar küçüktür.)

- Old cars were as comfortable as modern cars. (Eski arabalar modern arabalar kadar konforluydu.)

"As" yapısı birden fazla anlam için kullanılabilir. Farklı anlamları anlayabilmek için parantez içinde verilen tercüme bölüme bakılması gerekmektedir.

- He can’t dance as well as me. (Benim kadar iyi dansedemez)

- She is clever as well as (being) beautiful. (Güzel olmasının yanısırı akıllı da.)

- My hair is as long as his. (Benim saçım onun ki kadar uzun.)

- I’ll work as long as I live. (Yaşadığım sürece çalışacağım.)

- He can come as long as he is sober. (Ağırbaşlı olduğu sürece gelebilir.)

- I’ll come in as soon as five minutes. (Beş dakika gibi kısa bir zamanda geleceğim.)

- As soon as she saw him, she fainted. (Onu görür görmez bayıldı.)

- I went as far as Istanbul. (İstanbul kadar uzağa gittim)

- As far as I know, she is a vet. (Bildiğim kadarıyla o bir veteriner.)

► More and more ve  -er and  -er kalıbı kullanılarak gittikçe artan veya azalan işler anlatılabilir.

- She is becoming more and more aggressive. (Gitgide saldırganlaşıyor.)

- The weather is getting colder and colder(Hava gittikçe soğuyor.)

- Life is getting more and more difficult(Hayat giderek zorlaşıyor.)

- The smell became nicer and nicer(Koku gittikçe güzelleşti.)

► The more … the more … kalıbı iki şeyin birbirini etkilediği durumları, bir şey değiştiğinde, diğer şeyin de değiştiğini anlatmada kullanılır.

- The more you work, the more you earn. Çalıştıkça kazanırsınız. Ne kadar çok çalışırsanız, o kadar çok kazanırsınız.)

- The more you earn, the more you want. (Kazandıkça daha çok istersiniz.)

- The faster he ran, the more tired he became. (Hızlı koştukça yoruldu.)

- The larger the house is, the better. (Ev ne kadar büyük olursa o kadar iyi olur.)

- The sooner, the better. (Ne kadar çabuk olursanız o kadar iyi olur.)

- The faster you write, the more illegible your writing will be. (Ne kadar hızlı yazarsan, yazın o kadar okunaksız olur.)

► Bazı iki heceli sıfatlarla hem  -er takısı eklenerek ve hem de başına more kelimesi getirilerek kıyaslama yapılabilir.

Bunlar -ow, -er  ve -le heceleriyle biten sıfatlar ile,  handsome, polite, tired, quiet, pleasant, stupid, cruel, wicked, common kelimeleridir.

- A monkey is cleverer / more clever than a donkey. (Maymun eşekten daha akıllıdır.)

- Television is commoner / more common than radio today. (Bugün televizyon radyodan daha yaygındır.)

► Daha türünden yani more veya -er ile karşılaştırma yaparken sıfat ve zarflardan önce bazı niteleyici kelimeler de gelebilir. Bu niteleyici kelimelerin en çok kullanılanları şunlardır: 

a little / a bit (biraz)
much / far ; a lot; lots (çok)
somewhat / rather (bir miktar, biraz)
even (da)

- This book is more expensive that that one. (Bu kitap şu kitaptan daha pahalıdır.)
- She runs much faster than me. (Benden çok daha hızlı koşar.)
- He is far better than me. (O benden çok daha iyidir.)
- He was even more surprised when he saw me. (Beni görünce daha da şaşırdı.)
- He drives a lot more carefully then he used to. (O eskisinden çok daha dikkatli araba kullanıyor.)

► "More" kelimesi her zaman bir sıfatı nitelemez. Bazan bir ismin niceliğinin belirtilmesinde de kullanılabilir.

- More people than ever leave their villages for a major city. (Şimdiye kadar olduğundan daha fazla / Görülmedik sayıda insan büyük şehirde yaşamak için köyünü terkediyor.)

SUPERLATIVES

 

Superlative yapı, Türkçe’deki "en" ifadesinin karşılığıdır. Yapılması, mukayese sıfatlarından farklıdır.

- My sister is the most beautiful girl in her class. (Kızkardeşim sınıfındaki en güzel kızdır.)

Sıfatlar superlative formda kullanılırken bazı kurallara uygun olarak ekler alırlar. Aşağıda bu durumlar açıklanmıştır.

► Bir heceli sıfatlara “-est” eklenir.

- You are the richest man in this company. (Sen bu şirketteki en zengin adamsın.)

- That man is the fattest man I have ever seen. (Şu adam şimdiye kadar gördüğüm en şişman adamdır.)

- This is the cheapest raincoat in my shop. (Bu dükkandaki en ucuz yağmurluktur.)

- Cheetah is the fastest animal in the world. (Çita dünyadaki en hızlı hayvandır.)

► İkiden fazla heceli sıfatlarda “most” kelimesi sıfatlardan önce getirilir.

- Mr. President is the most successful politician in the world. (Başkan dünyadaki en başarılı siyasetçidir.)

- Our teacher is the tallest man in our school. (Öğretmenimiz okuldaki en uzun kişidir.)

- The armchair is the most comfortable piece of furniture in the room. (Koltuk odadaki en konforlu mobilyadır.)

- Her story is the most unbelievable one I’ve ever heard. (Onun hikayesi şimdiye kadar duyduğum en inanılmaz olandır.)

► İki heceli sıfatların bazılarına “-est” takısı eklenir, bazılarından önce ise most kelimesi getirilir. Hangi sıfata hangi eki getireceğimize karar verebilmek için aşağıdaki kurallar uygulanır.

- Sonunda “-y” harfi bulunan sıftlar “-est” takısı alır, “-y” ise “-ie”‘ye dönüşür.

- In my class the prettiest girl is Ayşe. (Sınıfımda en güzel kız Ayşe’dir.)

- Chimpanzee is the happiest animal in the National Park. (Şempanze Milli Park’taki en mutlu hayvandır.)

Bazı iki heceli sıfatlarla hem -est takısı eklenerek ve hem de başına most kelimesi getirilerek kıyaslama yapılabilir. Bunlar -ow, -er ve -le heceleriyle biten sıfatlar ile, handsome, polite, tired, quiet, pleasant, stupid, cruel, wicked, common kelimeleridir.

The poor woman has the hollowest / the most hollow cheeks I’ve ever seen. (Fakir yaşlı kadın hayatımda gördüğüm en çökük yanaklara sahip.)

The apricot tree is the gentlest / most gentle tree in my garden. (Kayısı ağacı bahçemdeki en nazik ağaçtır.)

► “En” türünden olan kıyaslamalarda sıfattan önce the veya myhis türünden belirleyiciler getirilmelidir.

- She is my best friend. (O benim en iyi arkadaşım.)

- We are the best team in the city. (Biz şehirdeki en iyi takımız.)

► Şimdiye kadar bahsediln kuralların hiçbirine uymayan ve tamamen kuralsız bir biçimde işlem gören sıfatlar vardır ve bunlar tamamen ezberlenmelidir.

good (iyi) - better (daha iyi)  - the best (en iyi) 
bad (kötü) - worse(daha kötü) - the worst (en kötü)
little (az) - less (daha az) - the least (en az)
much (çok) - more (daha fazla) - the most (en fazla)
far (uzak) - further / farther (daha uzak) - the furthest (en uzak)

HAVE TO AND HAS TO

Must ve have to çoğu zaman birbirinin yerlerine kullanılabilirler. Aralarında kullanım açısından ufak farklılıklar vardır. Bu dersimizde bu farklar vurgulanacaktır.

► Cümlede Must kullanıldığı zaman cümleyi söyleyen kişinin kendi otoritesini ortaya koyduğu ve kendi duygularını ve kişisel görüşünü dile getirdiği anlaşılır. 

Have to kullanıldığı zaman ise, mecburiyetin cümleyi söyleyen kişiden kaynaklanmadığı ve kendi duygularını dile getirmediği, kendi yetkisi dışından kaynaklanan bir mecburiyetten kaynaklandığı anlaşılır.

- She must clean her room. (Odasını temizlemeli.)

Bu cümlede odanın temizlenmesi gerektiği söylenmektedir ve bu fikir cümleyi söyleyen kişinin şahsi fikridir.

- The students must study English at least ten hour a week. (Öğrenciler haftada en az on saat İngilizce çalışmalılar.)

Bu cümledeki mecburiyet, yine cümleyi söyleyen kişinin kendi fikridir.

- You have to wear a uniform int this school. (Bu okulda üniforma giymek zorundasın.)

Bu cümlede vurgulanan mecburiyetin, cümleyi söyleyen kişiylebir ilgisi yoktur. Yalnızca okulun kuralını, yani kendi dışında oluşmuş bir kuraldan bahsetmektedir.

- It will be very cold tomorrow. We will have to make a fire in the house. (Yarın hava çok soğuk olacak. Evde ateş yakmak zorunda kalacağız.)

Bu cümlede de görüldüğü gibi şartlardan kaynaklanan bir zorunluluktan bahsedilmektedir.

- My grandfather is too old. He has to walk with a stick. (Dedem çok yaşlıdır. Bastonla yürümek zorundadır.)

► Bazı durumlarda, mecburiyet kişinin kendi yetkisi dışında, yani harici bir kural veya yasayla ilgili bile olsa, cümleyi söyleyen kişi bu mecburiyeti benimsiyorsa "must" kullanabilir.

- People have to keep quite when they are in a mosque. (İnsanlar camideyken sessiz olmalıdırlar.)

Bu cümleyi söyleyen kişi, sadece camilerde uyulması gereken bir kuraldan bahsetmektedir.

People must keep quite when they are in a mosque. (İnsanlar camideyken sessiz olmalıdırlar.)

Bu cümleyi söyleyen kişi ise, uyulması gereken kuralı kendisi de kabul ediyor ve savunuyordur.

► Özellikle birinci tekil ve birinci çoğul şahıs kullanıldığı zaman, must ile have to arasındaki anlam farkı iyice azalır ve çoğu zaman birbirlerinin yerine kullanılabilir. Aralarındaki tek fark, “have to” alışkanlıkları ifade etmede, “must” ise önemli ve hemen yapılması gereken durumlarda kullanılır.

- I have to get into my car and go to work at a quarter to seven every morning on week days. (Hafta arası her sabah saat yediye çeyrek kala arabama binip işe gitmem lazım.)

- I have to finish a novel every month. (Her ay bir roman bitirmeliyim.)

Yukarıdaki cümlelerde bahsedilen mecburiyet, aslında bir alışkanlıktır.

- I must finish this novel till tomorrow morning. I will return it to the library. (Yarın sabaha kadar bu romanı bitirmem lazım. Kütüphaneye teslim edeceğim.)

Bu cümlede acil bir durum söz konusudur.

► Acil durumlar söz konusu olduğunda, özne ikinci ve üçüncü şahıs bile olsa “must” kullanılır. Bu tür cümlelerde mecburiyetin kişinin kendinden mi, yoksa bir kuraldan dolayı mı ortaya çıktığına bakılmadan "must" kullanılır.

- You must call the boss. He wants you urgently. (Patronu aramalısın. Hemen seni bekliyor.)
 
HAVE TO ve HAVE GOT TO

Bir sefere mahsus mecburiyet durumlarını ifade ederken, have to ve have got to kullanılabilir, iki yapı arasında anlam bakımından herhangi bir fark yoktur.

- I have to / have got to water my flowers on the balcony today. (Bugün balkondaki çiçeklerimi sulamam lazım.)

Görüldüğü gibi yukarıdaki cümle, bir kereye mahsus, tek bir eylemden bahsetmektedir.

Fakat sürekli yapılagelen ve alışkanlık haline gelmiş mecburiyet durumlarında, yalnızca "have to" kullanılır. Bu tür cümlelerde "have got to" kullanılamaz.

- I have to water my flowers on the balcony every Sunday. (Balkondaki çiçeklerimi her pazar sulamam lazım.)

Bu cümlede alışkanlık haline gelmiş bir durumdan bahsedilmektedir. İşte böyle durumlarda have got to tercih edilmez.

OBLIGATION IN THE PAST (GEÇMİŞTE ZORUNLULUK)

Geçmiş zamanda bir mecburiyetten bahsedileceği zaman sadece “had to” kullanılır. "Must" yardımcı fiilinin geçmiş zamanı da "had to" dur.

- We had to whitewash the flat before we moved in. (Taşınmadan önce daireyi badana etmek zorunda kaldık.)

 

- I had to spend the whole day with my mother last Friday. (Geçen Cuma bütün günü annemle geçirmek zorunda kaldım.)

Would like konu anlatımı

İstenen şey bir iş-oluş hareket yani eylem bildirmiyorsa  “to” kullanılmaz.

I would like some cheese please. (Biraz peynir istiyorum lütfen)

He would like some coffee (Biraz kahve istiyor)

They would like coke (Onlar kola istiyor)

İstenen şeyde bir eylem söz konusu ise “to” kullanılır, ardından gelen fiil mastar halinedir 

I would like to meet you (Sizinle tanışmak isterim)

I would like to go to the cinema (Sinemaya gitmek isterim)

He would like to drink milk (Süt içmek istiyor) 

Would like kısaltma 

I’d like some tea please

He’d like to drink

We’d like to see 

Would like konu anlatımı: Would like soru cümleleri

Would like soru cümleleri kurulurken “would” özneden önce kullanılır.

Would you like some coffee? (Kahve ister misiniz?)

Would you like to sleep? (Uyumak ister misiniz?)

Would like olumsuz cümleler 

I wouldn’t (would not) like water (Su istemiyorum)

I wouldn’t like to drink (İçmek istemiyorum)

John wouldn’t like to swim (John yüzmek istemiyor)

Soru cümlelerinde “would like” kullanımı

What would you like to eat? (Ne yemek istersiniz?)

What would they like to drink? (Ne içmek isterler?)

How would you like to rest? (Nasıl dinlenmek istersiniz?)

Wow would he like to go? (Nasıl gitmek ister?)

Would like sorularına nasıl cevap verilir?

“Would like” sorularının cevapları mutlaka “would” like” ile başlamalıdır. 

Would you like drink tea?

Doğru– Yes, I would like

Yanlış- Yes I like

Doğru-No I wouldn’t like

Yanlış- No I don’t like

Örnek cümleler

Canan would like to swim in the swimming pool (Canan yüzme havuzunda yüzmek istiyor)

Ahmet and Ali would like to visit their parents (Ahmet ve Ali ailelerini ziyaret etmek istiyor)

Thet wouldn’t like to go out at nights (Onlar gece dışarı çıkmak istemiyor)

I wouldn’t like to drive your car (Senin arabanı kullanmak istemiyorum

SIMPLE PRESENT TENSE

YAPI

► Geniş zamanın olumlu şekli özneden sonra fiilin mastar hali getirilerek yapılır.

- I work in a school. (Ben bir okulda çalışırım.)
- You live in New York. (Sen New York’ta yaşarsın.)

Ancak üçüncü tekil şahıslarda (he,she,it) olumlu cümlelerde fiilin sonuna "s" takısı gelir.  

- She works in a bank. (O bir bankada çalışır.)
- He lives in Paris. (O Paris’te yaşar.)

Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta vardır.  “Bizim arkadaşımız Londra’da yaşar." cümlesini kurmak istersek;

Our friend lives in London. (Bizim arkadaşımız Londra’da yaşar.)

dememiz gerekir. Buradaki “bizim” çoğul gibi algılanarak fiilin sonuna -s getirilmezse yanlış olur. Çünkü, asıl kelime, yani işi yapan özne, “biz” değil, “bizim arkadaşımız”dır. Yani tek bir kişidir.


DİKKAT: Olumsuz ve soru cümlelerinde does veya doesn’t kullanıldığı için fiilin sonuna "s" takısı gelmez.
 

► Geniş zamanın soru şekli, öznenin 3. tekil şahıs veya diğerleri olması durumuna bağlı olarak, cümlenin başına do veya does getirilerek yapılır. Yani olumlu cümleyi aynen alıp, başına do veya doesgetirdiğimizde cümle soru olur.

- I go to school. (Ben okula giderim.)  - olumlu cümle
- Do I go to school?  (Ben okula gider miyim?) -soru cümlesi

- You go to school. (Sen okula gidersin.) - olumlu cümle
- Do you go to school? (Sen okula gider misin?) - soru cümlesi

Tekil şahıslarda cümlenin başına “do” yerine “does” getirilir ve olumlu cümlede fiilin sonuna getirilen -stakısı kaldırılır.

- He goes to school. (O, okula gider.) - olumlu cümle
- Does he go to school? (O, okula gider mi?) - soru cümlesi

- He writes an e-mail. (O e-mail yazar.) - olumlu cümle
- Does he write an email? (O, e-mail yazar mı?) - soru cümlesi

► Geniş zamanın olumsuz şekli yine öznenin 3. tekil şahıs veya diğerleri olmasına bağlı olarak özneden "don’t" veya "doesn’t" getirilerek yapılır. 3. tekil şahıslarda "doesn"t" getirildiğinde fiilin sonundaki -s takısı yine kalkar.

- I like ice-cream. (Dondurma severim.) - olumlu cümle
- I don’t like ice-cream. (Dondurma sevmem.) - olumsuz cümle

- She plays tennis. (O tennis oynar.) - olumlu cümle
- She doesn’t play tennis. (O tenis oynamaz.) - olumsuz cümle

-S TAKISI İÇİN HATIRLATICI SENARYO

Geniş zamanda üçüncü tekil şahıslarda fiilin sonuna -s takısı eklenmesi, soru ve olumsuz cümlelerde ise fiilin sonundaki -s takısının kaldırılması genelde zor öğrenilen bir konudur. Akılda tutmak ve unutmamak için şöyle bir senaryo düşünülebilir.

Simple Present Tense yapısını büyük bir şirket olarak düşünün. does ve doesn’t yardımcı fiillerini şirketin patronları olarak, -s takısını da bu şirketin sekreteri olduğunu hayal edin. Şirkette herşey olumluyken, yani cümle olumlu olduğunda bütün işlere sekreter (-s) bakar. Fakat herhangi bir olumsuz durum veya sorun olduğunda patronlar (does, doesn’t) gelir ve doğal olarak sekreter (-s) aradan çekilir.

USE (KULLANIM)

► USE 1 Repeated Actions (Tekrarlanan eylemler)
 
 Use the Simple Present to express the idea that an action is repeated or usual. The action can be a habit, a hobby, a daily event, a scheduled event or something that often happens. 
 
(Simple Present Tense bir eylemin sürekli tekrarlandığı veya alışılagelmiş olduğu fikrini verir. Bu eylem bir alışkanlık, hobi, günlük bir olay, planlanmış bir olay veya sık sık tekrar eden bir olay olabilir.)
 
 EXAMPLES:
 
- I play tennis. (Tenis oynarım)
 
- She does not play tennis. (O teniz oynamaz.)
 
- The train leaves every morning at 8 am. (Tren her sabah saat 8’de hareket eder.)
 
- The train does not leave at 9am. (Tren saat 9’da hareket etmez.)
 
- She always forgets her purse. (O hep cüzdanını unutur.)
 
- He never forgets his wallet. (O hiç cüzdanını unutmaz.)
 
- Every twelve months, the Earth circles the sun. (Her oniki ayda bir dünya güneşin etrafında bir tur atar.)
 
- The sun does not circle the Earth. (Güneş dünyanın çevresinde dönmez.)

► USE 2 Facts or Generalizations (Gerçekler veya genellemeler)
 
The Simple Present can also indicate the speaker believes that a fact was true before, is true now, and will be true in the future. It is not important if the speaker is correct about the fact. It is also used to make generalizations about people or things.
 
(Geçmişte, bugün ve gelecekte konuşan kişinin açısından doğruluğunu hiç kaybetmeyen şeyler için kullanılır. Aynı zamanda insanlar veya diğer şeylerle ilgili genelleme yaparken bu zaman kullanılır.)
 
 EXAMPLES:
 
- Cats like milk. (Kediler sütü sever.)
 
- Birds do not like milk. (Kuşlar süt sevmez.)
 
- California is in America. (Kaliforniya Amerika’dadır.)
 
- California is not in the United Kingdom. (Kaliforniya İngiltere’de değildir.)
 
- Windows are made of glass. (Pencereler camdan yapılır.)
 
- Windows are not made of wood. (Pencereler ağaçtan yapılmaz.)
 



TIME EXPRESSIONS IN SIMPLE PRESENT TENSE (GENİŞ ZAMANDA ZAMAN BELİRTEN KELİMELER)

Time expressions zaman belirten ifadelerdir ve İngilizce’de her zaman için farklı ifadeler kullanılır. Özellikle sınavlarda cümlenin hangi tense olduğunu anlamak için time expression’ların bilinmesi çok önemlidir. 

Geniş zamanla en çok kullanılan zaman ifadeleri "adverbs of frequency" (sıklık zarfları) dır.
 
always (daima)  -  She always listens to classical music. (O hep klasik müzik dinler.)

usually (genellikle) -  I usually go to cinema at weekends. (Genellikle haftasonları sinemaya giderim.)

often (sık sık) -  They often visit us. (Bizi sık sık ziyaret ederler.)

sometimes (arasıra) -  She sometimes writes me a letter. (Bana arasıra mektup yazar.)

rarely (nadiren) -  I rarely smoke. (Nadiren sigara içerim.)

never (hiç, asla) -  I never drink alcohol. (Hiç alkol içmem.)

every (her) - I go fishing every Sunday. (Her pazar balık tutmaya giderim.)


MORE EXAMPLE SENTENCES

SIMPLE PRESENT TENSE 15 OLUMLU CÜMLE

 

1) I play tennis basketball every day at school. (Hergün okulda basketbol oynarım.)

2) I learn piano with my friends. (Arkadaşlarımla piyano öğreniyorum.)

3) You speak French very well. (Çok iyi Fransızca konuşuyorsun.)

4) Some people like spending time at home. (Bazı insanlar evde vakit geçirmekten hoşlanır.)

5) He catches the train at 6 AM every morning. (Her sabah saat 6’da treni yakalar.)

6) Jack goes to gym every day. (Jack her gün spor salonuna gider.)

7) Susan loves to play piano. (Piyano çalmaya bayılır.)

8) English people always carry umbrella. (İngilizler daima şemsiye taşırlar)

9) It usually rains every day here. (Yağmur burada genelde her gün yağar.)

10) It smells very delicious in the kitchen. (Mutfaktan leziz kokular geliyor.

11) We generally sing songs all together. (Şarkılarımı genelde hep beraber söyleriz.)

12) We go to a gallery every Sunday. (Her Pazar sergievine gideriz.)

13) They drive their kids to school every day. (Çocuklarını her gün okula götürüyorlar.)

14) They work for a chemical company. (Bir kimya şirketi için çalışıyorlar.)

15) My uncles lives in a big house in New York. (Amcam New York’ta büyük bir evde yaşar.)


SIMPLE PRESENT TENSE 15 OLUMSUZ CÜMLE

1) We don’t have dinner at five o’clock in Turkey. (Türkiye’de akşam yemeğini saat 5’te yemeyiz.)

2) John and his friends don’t go out when it is cold. (Hava soğuk olduğunda John ve arkadaşları dışarı çıkmazlar.)

3) Kind neighbours don’t listen music loudly at night. (İyi komşular gece yüksek sesle müzik dinlemezler.)

4) They don’t watch TV in the evenings. (Akşamları televizyon izlemezler.)

5) I don’t believe you. (Sana inanmıyorum.)

6) I don’t trust people who lie. (Yalan söyleyen insanlara güvenmem.)

7) You don’t know that guy, do you? (O adamı tanımıyorsun, değil mi?) 

8) My family don’t let me go out at night. (Ailem gece dışarı çıkmama izin vermiyor.)

9) My friend Michael does not want to stay here anymore. (Arkadaşım Michael artık burada kalmak istemiyor.)

10) It doesn’t smell good in this part of town. (Şehrin bu bölümü iyi kokmaz.)

11) It doesn’t matter anymore. (Artık farketmez.)

12) He doesn’t like swimming in the pool. (Havuzda yüzmekten hoşlanmıyor.)

13) She doesn’t call me even when she needs my help. (Bana ihtiyacı olduğunda bile beni aramaz.)

14) She does not go to bed before 1 AM at the weekend. (Hafta sonunda gece birden önce yatmaz.)

15) Many people prefer to live in countryside in these days. (Bugünlerde birçok insan kırsal kesimde yaşamayı tercih ediyor.)

SIMPLE PRESENT TENSE 15 SORU CÜMLESİ

1) Do you believe what he says? (Söylediklerine inanıyor musun?) 

2) Do you and your friends like this place? (Sen ve arkadaşların burayı seviyor musunuz?)

3) Does your father still work in the same company? (Baban hala aynı şirkette mi çalışıyor?) 

4) Do you swim in the summer? (Yazın yüzer misin?

5) Do you often go to the cinema? (Sinemeya sık gider misin?)

6) Do people in Turkey work at weekends? (Türkiye’deki insanlar haftasonunda çalışır mı?)

7) Do students in Turkey have to wear school uniform? (Türkiye’deki öğrenciler okul forması giymek zorunda mı?)

8) Does John have a lot of friends at school? (John’un okulda çok arkadaşı var mı?)

9) Does your parents know where you are now? (Ailen şu anda nerede olduğunu biliyor mu?)

10) Does she eat a lot lately? (Son zamanlarda çok mu yiyor?

11) Does your father speak Spanish fluently? (Baban akıcı bir şekilde İspanyolca konuşuyor mu?)

12) Does she tidy her room every morning? (Her sabah odasını toplar mı?)

13) Do you know where this sound comes from? (Bu sesin nereden geldiğini biliyor musun? 

14) Does Jane like eating out? (Jane dışarıda yemek yemeyi sever mi?)

15) Does the cake taste good? (Pastanın tadı güzel mi?)

Frequency Adverbs


Frequency Adverb of Frequency Turkish Example Sentence
100% always daima, her zaman always go to bed before 11pm.
90% usually çoğunlukla usually walk to work.
80% normally / generally genellikle normally go to the gym.
70% often / frequently sık sık often surf the internet.
50% sometimes bazen sometimes forget my wife’s birthday.
30% occasionally ara sıra occasionally eat junk food.
10% seldom / rarely nadiren seldom read the newspaper.
5% hardly ever hemen hemen hiç hardly ever drink alcohol.
0% never asla never swim in the sea.

Sıklık zarflarının cümle içindeki yeri

Sıklık zarfları esas fiilden önce kullanılır.

  • Subject + adverb + main verb
  • always remember to do my homework. (Ev ödevimi yapmayı hep hatırlıyorum.)
  • He normally gets good marks in exams. (O sınavlarda normalde iyi notlar alır.)

Cümlede “to be” fiili varsa sıklık zarfı be fiilinden sonra kullanılır.

  • Subject + to be + adverb
  • They are never pleased to see me. (Onlar beni görmekten hiç memnun değiller.)
  • She isn’t usually bad tempered. (O genelde kötü değil.)

Cümlede yardımcı fiil kullanıyorsak sıklık zarfı yardımcı fiil ile esas fiilin arasında kullanılır. (have, will, must, might, could, would, can, etc.)

  • Subject + auxiliary + adverb + main verb
  • She can sometimes beat me in a race. (Bazen beni bir yarışta yenebilir.)
  • I would hardly ever be unkind to someone. (Ben hiç kimseye kaba davranmazdım.)
  • They might never see each other again. (Bir daha asla görüşemezler.)
  • They could occasionally be heard laughing. (Bazen gülüp duyuluyor olabilirler.)

“have to” kullanılan cümlelerde sıklık zarfı “have to” dan önce yer alır.

  • We often have to wait for the bus.

Usually, normally, often, frequently, sometimes, occasionally sıklık zarfları birer cümlenin başında ya da sonunda kullanılabilir. “often” cümlenin sonunda ise genellikle “very” yada “quite” ile birlikte kullanılır.

  • Occasionally, I like to eat Thai food. (Bazen Tayland yemeği yemeyi severim.)
  • Sometimes they come and stay with us. (Bazen gelirler ve bizimle kalırlar.)
  • I play tennis frequently. (Sık sık tenis oynarım.)
  • He is not angry usually. (Genellikle kızgın değildir.)
  • I don’t talk to him often. (Onunla sık konuşmuyorum.)
  • Often he walks. (Genellikle o yürür.)
  • He walks quite often. (Çok sık yürür.)

Always, seldom, rarely, hardly, ever, never sıklık zarfları cümlenin başında yer almaz.

Hardly ever ve never sıklık zarfları pozitif cümlelerde kullanılır. Ancak kullanıldıkları cümleye negatif bir anlam verirler.

  • She hardly ever comes to my parties. (O verdiğim partilere hemen hemen hiç gelmez.)
  • They never say ‘thank you’. (Onlar asla teşekkür etmezler.)

ever sıklık zarfı soru cümlelerinde ve negatif cümlelerde kullanılır ve ever sıklık zarfı genellikle present perfect tense cümlelerinde kullanılır.

  • Have you ever been to New Zealand? (Hiç Yeni Zelanda’da bulundun mu?)
  • I haven’t ever been to Switzerland. (The same as ‘I have never been Switzerland’). (Ben hiç İsviçre’ye gitmedim. (‘İsviçre’de hiç bulunmadım’).)

Sıklık zarflarının olumsuz cümleler içindeki yeri

İngilizce sıklık zarfları olumsuz cümlelerde olumsuzluk eki olan “not” dan sonra gelir.

I don’t always get up early. Ben her zaman erken kalkmam.
She doesn’t always study very hard. Her zaman çok sıkı çalışmaz.
They aren’t always late for class. Derse her zaman geç kalmıyorlar.
Suzanne doesn’t usually get involved in politics. Suzanne genelde siyasete karışmaz.
It doesn’t often snow here at Christmas. Noel’de sık sık kar yağmaz.
I don’t ever download music from the Internet. İnternetten hiç müzik indiremiyorum.
Iron supplements aren’t usually necessary for men. Demir takviyeleri genellikle erkekler için gerekli değildir.
Professor Morgan isn’t often at a loss for words. Profesör Morgan genellikle kelimeler için bir kayıp değildir.
Peter doesn’t usually get up before seven. Peter genellikle yedi yaşından önce kalkmaz.
They don’t always play tennis on Sundays. Her zaman pazar günleri tenis oynamazlar.

Dikkat: frequently, sometimes ve occasionally olumsuzluk ekinden önce gelir.

sometimes don’t want to be with people. Bazen insanlarla olmak istemiyorum.
She frequently doesn’t want to study. Sık sık okumak istemiyor.
They sometimes aren’t ready on time. Bazen zamanında hazır değiller.
She occasionally isn’t polite to the people around. Bazen etraftaki insanlara kibar değil.

Bunlara ek olarak bir işin ne sıklıkta yapıldığını aşağıdaki ifadeler ile de anlatabiliriz. Aşağıdaki sıklık zarfları genellikle cümlenin sonunda yer alır ama bu bir kural değildir çünkü bazen cümle başına de gelirler.

 

  • once a week ( haftada bir kere )
  • twice a day ( günde iki kere )
  • three times a month ( ayda üç kere )
  • every day ( her gün )
  • every other day ( gün aşırı ) gibi sıklık zarfları da vardır.
SÖZ VERDİĞİMİZ GİBİ! Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol